Entegre Raporlama Türkiye

Konuk Yazar’ın Mesajı
IIRC Global Konferans 2020

20 Kasım- 2 Aralık tarihleri arasında çevrimiçi olarak düzenlenen ve Entegre Raporlama Türkiye Ağı olarak Türkiye oturumu ile yer aldığımız IIRC Global Konferans’ın kapanış konuşmasını, IIRC Kurucusu ve Onursal Başkanı Prof. Judge Mervyn E. King, gerçekleştirdi.

Profesör King’in kapanış konuşmasını sizlerle paylaşmaktan memnuniyet duyuyoruz.

Benim hikâyemin nerede ve nasıl başladığını sizlerle paylaşmak isterim. 20. yüzyılın sonuna doğru, 60 ve 70’lerdeki üçüncü sanayi devrimi ile bilgisayarların devreye girmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte bazı büyük ve iyi şirketler, dünyanın büyük borsalarında işlem görmeye başladı. Bu şirketler, piyasa değerinin yaklaşık %20’sine yakın bir kısmı; IFRS, US GAAP gibi finansal raporlama standartlarına göre hazırlanan bilançolarına ek katkı olarak yansıyan şirketlerdi. Bunun anlamı, o zamanlar piyasanın; maddi olmayan varlıklara, büyük bir değer vermesidir. Maddi olmayan varlıkların ani değer artışı ile birlikte, bu alanda raporlamaya yönelik ortaya çıkan ihtiyaç doğrultusunda 1997’de maddi olmayan varlıkların nasıl raporlanacağına ilişkin rehberlik sunmayı amaçlayan GRI kuruldu. 21. yüzyılın başında Birleşmiş Milletler Yönetişim ve Gözetim Komitesi’ne başkanlık etmem istenmesi üzerine kabul ettiğim bu görevim sürecinde, BM Çevre Programı ve BM Ticaret ve Kalkınma Komitesi ile yakın bir şekilde çalıştım ve maddi olmayan varlıklar hakkında gerçekten bilgi sahibi oldum. Ardından GRI’ın Amsterdam’daki başkanı oldum ve Bostan’dan Amsterdam’a taşındım. Buradaki görevim sürecinde ise, GRI’ın maddi olmayan varlıkların - ben, finansal sonuçları olmasına rağmen finansal olmayan varlıklar demeyi tercih ediyorum- nasıl raporlanacağına ilişkin hazırlamış olduğu rehber, o zamanların bu alandaki ilk ve tek rehberi oldu.

IFAC’in (Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu), Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve diğer küresel kuruluşlarla birlikte düzenlemiş olduğu toplantıda, “finansal raporlamanın yıllık faaliyet raporlarını oluşturduğunu” söylemesi, sonucu daha önemli hale getirdi. IFS seçici kurulu tarafından ISS’e yönelik yıllık bir rapor yayımlamak için görevlendirildim. Tarihsel ve giderek kullanıcılar için daha çok karşılaştırılamaz hale gelen faaliyet raporları, aynı zamanda yönetim kurullarının hesap verebilirlik görevini yerine getirmesini sağlamak için de yeterli değildi. Sürdürülebilirlik raporlaması giderek daha önemli hale geldi. Sonuç, çerçeve sağlayıcıların alana girmesi ve hazırlayıcılar için dağınıklık ve kafa karışıklığıydı. ESG alanı olarak bilinen sürdürülebilirlik raporlaması üzerine bir noktada birleşebilmesini mümkün kılmak için çerçeve sağlayıcıları bir araya getirmeye çalışmanın gerekliliği doğrultusunda, IIRC’nin başkanıyken Corporate Reporting Dialogue’u (Kurumsal Raporlama Diyalogu) kurduk. Çok büyük bir çaba olmasına rağmen o dönemde aksiyon çok sınırlı kaldı. Çerçeve sağlayıcıların, ESG alanı ile ilgilenme zamanı çoktan geldi ve artık bu organizasyonların, bu alanın, kurumsal dolaplarında kilitli fikri mülkiyet konuları olmadığını kabul etmeleri gerekiyor. Bunlar kamu yararına olan konular ve hepsi aynı kamu yararı sonucuyla ilgileniyorlar. Yani, daha sorumlu olmak için daha fazla bilgi paylaşmak gerekiyor. Bunu, standart belirleyiciler ile çerçeve sağlayıcılar arasında bir işbirliği olarak değil, sosyal bir gelişme olarak adlandırıyorum. ESG’nin S’i, virüsün ortaya çıkması ile en çok sivrilen nokta oldu ve pandemi işbirliğini de beraberinde getirdi. Aynı zamanda SDG’lerden sosyal çıktıları en fazla olan (Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlar); ortaklık ve işbirliğini açıklayan 17. Amaç doğrultusunda ESG alanında çerçeve sağlayıcıları gerçekleştirmeye çağırdığım şey de buydu. Pandemi sürecinde daha kapsamlı kurumsal raporlama sistemi için bu işbirliği hareketini görmüş olmak memnuniyet verici. Beni kesinlikle korkutan şey ise ESG’nin bazen finansallardan ayrı görülmesi ki, elbette değil. IIRC bu noktada, tamamen entegre bir dil kullanıyor.

İnsanların olmadığı, yaşamadığı, bir gezegen olmadan refah da olmaz. Bunlar birbirine bağlıdır. Belirli kültlerin yargıları nedeniyle hissedarların önceliğine odaklandığımız 19. yüzyılın yarısı ve 20. yüzyıl bir trajediydi. En az bir yüzyıl sürdürülemez gelişme yaşadık ve 21. yüzyılda ekolojik aşırılığa ulaştık. Şirketlerimiz, doğanın ürettiğinden daha hızlı doğal kaynakları kullandı ve halen kullanmaya devam ediyor. Pandemi süresince S (Social-sosyal), sağlık ve güvenlik gibi sosyal ihtiyaçların kritik hale gelmesi ile, E (Environment-Çevre) ve G (Governance-Yönetişim)’den daha önemli hale geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nda, Big 4’un metrikleri ile birlikte büyük bir hareketlilik yaşadık. TCFD’nin finansal olmayan direktiflerini yeniden tasarladık. IFAC, “uzun vadeli uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına sahip olmamız gerekmez mi? ifadesinin yer aldığı raporu yayımladı. IOSCO, ESG faktörlerini hesaba katmadıkça finansal istikrara sahip olamayacağımızı açıkladı. FOC çok yakın zamanda, ESG alanına bakılmasının önemine vurgu yaparken ve SASB standartlarına atıfta bulundu. Ardından, beş standart ve çerçeve sağlayıcı kurumun -CDP, CDSB, GRI, IIRC ve SASB- işbirliği açıklamasını, IIRC ve SASB’nin Value Reporting Foundation’ı (Değer Raporlama Vakfı) kurarak birleşme niyetlerinin duyurusu takip etti.

Bugün küresel sermaye piyasalarında sadece mali durum tespiti yapılmakla kalınmıyor, ESG denetimi yapılıyor ve ESG durum tespiti yapılıyor. Bazı ülkeler - benim ülkem (Güney Afrika) gibi- artık, emeklilik fonları ve finansal kuruluşların yöneticileri, şirketlere yatırım yapmadan önce şirketin ESG denetimini yapmalarını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla, finansal sermaye sağlayıcıları bir yatırım yapmadan önce aslında bir ESG denetimi yapıyorlar.

Peki, vizyon ne olmalıdır? Vizyon, küresel kapsamlı kurumsal raporlama sistemine sahip olmak olmalıdır. Value Reporting Foundation’ın (Değer Raporlama Vakfı) belirttiği gibi, yapı taşları basamak taşları olarak düşünülmelidir. Şu an olduğumuz yerden olmamız gereken yere bir anda gidemeyiz; bu bir yolculuk. Ama zamanı gelen bir yolculuk. Bu yolculukta, SKA’ların, hissedar yaklaşımından değer yaratma ve sürdürülebilirlik yaklaşımına geçişi sağlamak gibi önemli itici gücü bulunuyor. Şu an yönetim kurullarında, sadece ırk ve cinsiyet çeşitliliği değil, kuşaklar arası çeşitlilik de kritik öneme sahip. Milenyum ve Z jenerasyonu benim jenerasyonumdan farklı düşünüyor. Bizim düşünmediğimiz fikirleri ve kavramları ortaya koyuyorlar. Bir karar alırken konuyu onlara sunuyoruz ve yönetim kurulunun ortak aklı bu konulara uygulanıyor.

Girişimin piyasa değeri, ESG faktörleriyle ve elbette finansal faktörlerle nasıl başa çıktığımıza bağlıdır. 2016 yılında BlackRock CEO’su Larry Fink aracılığıyla, gelecek 5 yıl içerisinde varlık yöneticileri için ESG faktörlerinin, bir şirkete yatırım yapma kararını almada kritik hale geleceğini iletmişti. Tahminine göre en az bir yıl öndeydi. Dolayısıyla, yatırımcılar dünya gezegeninin başının belada olduğunun farkında. Hem de büyük bir bela! 2016’da yayımlanan, Entegre Raporlama Çerçevesinde “girdiden sonuca” olarak bilinen değer yaratma sürecine geçtiğimizi işaret eden CVO- Chief Value Officer isimli bir kitap okudum. Bu değer yaratma sürecinde muhasebe konusunda önemli bir değişim söz konusu. Şirket ürününü nasıl yaptı sorusu, şirket ne kadar para kazandı sorusundan daha kritik bir soru haline geldi. Başarının kriteri artık; kârı arttırmak, kâr payını arttırmak, hisse fiyatını arttırmak değil. Bugün başarının kriteri topluma verilen değeri arttırmaktır. Sonuç olarak, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar olan süreçte hala her şey toplum ve çevre tarafından sübvanse ediliyor.

Tarihsel uzlaşma üzerine işbirliği yapmak için GRI standartlarının sadece SASB standartlarına veya SASB standartlarının CDSB standartlarına uyarlanabileceğine inanmış gibi davranmak anlamsız olur. Hepsi farklı ufuklara sahipler ve eğer sürdürülebilirlik raporlaması için ortak bir standart elde edeceksek uzlaşma sağlamak zorundalar. Bence, kapsamlı bir raporlama sistemi için açık bir çağrı mevcut. Gezegene yaptıklarımız yüzünden de bunun ne zaman olacağına ilişkin bir aciliyet var. Bu yüzden, iki üniversiteden profesörlerle nesil tükenme muhasebesi geliştirdik, çünkü artık son noktada olan türler insanlar ve günlük olarak nesli tükenen türler ve nesli tükenenler muhasebesi bugünün işletmeleri ve sanayiler için kesinlikle kritiktir. Dolayısıyla bu konferansta üç gün süresince söylenen her şey; kapsamlı, küresel, kurumsal bir raporlama sistemine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Fakat unutulmamalı ki Ephian yolundan Ephian kapılarına yürümek ve onları yeni Roma şehrine açmak bir gün sürmedi, uzun zaman aldı. Ephian yolundan Ephian kapılarına yürümek ve onları açmak da kurumsal bir raporlama sistemine sahip olacağınıza inanmakla gerçekleşmeyecek. Çok fazla basamak taşını gerektirecek.

IFAC ile IFRS Vakfı izleme kurulunun oynayacağı kritik rol konusunda hemfikirim. Anayasayı, sürdürülebilirlik raporlamasını içerecek şekilde genişletmeyeceklerini söylemek, insanlar ve gezegen içinde ahlaki olarak yanlış olacaktır. Çünkü IFRS Vakfı bugün dünyanın en büyük standart belirleyicisi ve 144 farklı yargı alanında faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla tek bir sürdürülebilirlik raporlamasına sahip olmaya çalışmak için uluslararası bir sürdürülebilirlik standardı oluşturmak, raporlama senaryosunu açıklamak ve basitleştirmek, nihayetinde küresel kurumsal raporlama sistemi için dev bir adımdır. SASB’nin Amerika’daki varlığı sebebiyle SASB ve IIRC’nin birleşmesine çok önemli olduğuna inanıyorum. Entegre raporlama hepimizin kalbinde. Daha önce söyledim, tekrar söyleyeceğim; entegre raporun devrim niteliği, raporun kendisinde değil, düşüncededir. Entegre düşünceyi, müzikal açıdan açıklayacak olursak, kullanılan kaynakların ve şirket ile paydaşları arasındaki ilişkinin senfonisi diyebiliriz.

Ünlü görme engelli Hellen Carol’ın sözünü hatırlatmak isterim; “kör olmaktan daha kötüsü, görmek ama vizyonu olmamaktır”. Hepinize soruyorum, son 11 ayda neler gördünüz, son 3 günde neler gördünüz ve duydunuz? Benim değerlendirmeme göre, sürdürülebilirlik standartlarını kurmak için ilk dev adımı atmaya yönelik açık bir çağrı duyduk. IFRS ya da Entegre Raporlama Çerçevesinde tanımlanmış şekli ile bir şirketin en bilgili kişilerinin organı olan ve aynı zamanda hesap verebilirlik sorumluluğu bulunan Yönetim Kurulu’nun, önemliliğin nasıl tanımladığını bilmesi ve ne olduğunu anlaması önemlidir.

giden uzun Ephian yolundaki sözlerini tekrarlayarak tamamlamak istiyorum: “Vizyonsuz eylem sadece zaman geçirmektir, eylemsiz vizyon sadece hayal kurmaktır, fakat eylemli vizyon dünyayı değiştirir.” Vizyonumuz var; olayın sonundayız. Şimdi bu küresel, kapsayıcı raporlama sistemini yaratmak için eyleme ihtiyacımız var. Hepiniz, bu konferansa katılarak, bu yolculukta rol oynadınız. Bunu yapabilir miyiz? Evet yapabiliriz, yapmalıyız ve yapmak zorundayız. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

 
Bu içeriği paylaşın;